Allah için kurulan kardeşliklerin ne derece kuvvetli gönül bağı oluşturduğunu gösteren bir başka hatırayı da muhtelif şehirlerde dînî hizmetlerde bulunmuş, aşk insanı, şâir ve emekli müftü olan İlhan Armutçuoğlu ağabey şöyle anlatmıştı:
Diyanette görevli iken Van taraflarına gezici vâiz olarak gitmiştik. Orada vazife yaparken, acaba “Altın Silsile”mizin son halkalarını teşkil eden Tâhâ’l-Hakkârî (k.s) hazretlerinin ahfâdından (torunlarından) kimler var? diye gönlüme düştü. Oranın yerlilerinden sordum soruşturdum. Eczacı Muzaffer Bey adında bir zattan bahsedildi. Araştırıp buldum. Ziyaretine gittim.
Hoş sohbet, kibar, zarif beyefendi bir insandı. Görüşüp tanıştık. Dedelerinden, yetiştirdiği talebelerden bahsettik. Ziyaretimizden memnun kaldığını söyledi. Yanından ayrılırken; “- Selamlarınızı götürebilir miyim?” dedim. “- Çok memnun olurum” diye cevap verdi.

İstanbul’a geldiğimde Sami Efendi Hazretlerini ziyarete gittim. Van’da ikamet eden Eczacı Muzaffer Bey’in selamlarını tebliğ ettim. Nasıl arayıp bulduğumu ve tanışmamızı anlattım. Pür dikkat dinleyen Efendimizin mübarek yüzleri pırıl pırıl , gözleri ışıl ışıl oluverdi. Çok duygulandıkları mübarek simalarından belli idi. Memnuniyet ve sevincini şu hadis-i şerifi okuyarak ızhar etmişlerdi.
“Eddâllü ale’l-hayri kefâılihi = Bir hayra delâlet eden o hayrı yapmış gibi sevap alır” buyurdular. Bunu üç defa tekrar ettiler.
Sonra, “Rabbimiz bu hadis-i şerifin sırrına mazhar buyursun” duasında bulundular.
Üsve-i Hasene, Altınoluk Dergisi, 209. sayı, Temmuz 2003.
