Ömer Kirazlı merhumun Birinci İstişare eserindeki şiirini takrîz
İlhan Armutçuoğlu

Yandırdığın gönlüme,
Teselli arar iken,
Köşe bucak her yerde,
Yolları sorar iken…
Feryâdını işittim!
Bu sabah erken erken:
“Bizim zaferimizden
Kimseler gocunmasın!.
Biz rahmet unsuruyuz!
İhyâlara me’mûruz..
Yıkmağa değil billâh!
Yapmağa geliyoruz.
En kötüye en fazla
Faydamız dokunacak,
Düştüğü bataklıktan
Onu kurtaracağız,
Hakkı, hayâtı, ilmi,
Ahlâkla mezc ederek,
İnsanlığa Bakâ’dan
Düzen getiriyoruz!
Ver elini birâder
Kalk ta Allah’a dayan
Uyan derin uykudan!..
Derin uykudan uyan!..
Derin uykudan uyan!..”
Feryâdına feryâdım,
Bin kerre lebbeyk eder!
Birinci istişâre,
Beni benlikten eder…
Matlaına bir baktım,
Takdîmine göz attım,
Hamd ile Mahmûd ile,
Sûzişli sezişlerle,
Sualler ceste ceste!
Cevaplar beste beste..
Nedir ki bu isticvâb?
Nereden bu tatlı cevâb?
Demek çürük tahtaya
Basmak istemiyorsun!
Hizipler’e hizipler,
Katmak istemiyorsun..
Tedbîrine bes, dedim.
Takdîrine pes, dedim.
Tevfîk-i Hak’tan hemen,
Fazl u kerem istedim…
Tefekkür ve tezekkürle,
Geldik durak başına,
Düşünmek ve yazmak işi,
İştir başlı başına.
“Cümle de mâ’nâ ister,
Mâ’nâ fikirden doğar.
Fikir Hak vergisidir.
Bilgi onun eşidir..
Bütün mes’ele şimdi,
İstif ve beyândadır.”
Beyân mühim mes’ele,
İnsan’a Hak vergisi,
Sûre-i Rahmân’a bak,
Büyük bir Kur’an dersi..
Eserler dizi dizi,
Feth eder kalbimizi,
Eslâf’a selâm olsun,
Öğerler Nebîmizi…
Şuracıkta duralım.
Duralım da soralım:
Ne diyor Şâir İkbâl?
“En güzel şiirlerim,
Yazamadıklarımdır…”
Bir başka muharrir de:
“Eğer vaktim bol olsa,
Daha kısa yazarım…”
İşte bunu anladım.
Kelâmda i’câz gerek,
Sâdece î’câz değil,
Beyân-ı mû’cez gerek..
Aşk ve söz bahsimizde,
Bana meseller açma!..
Sînem pür yârelidir,
Bir yâre de sen açma!..
Şimdi söz Yûnus’tadır,
Bakın neler buyurur,
Asırlar ötesinden,
Sözün özün duyurur:
Söz bahsinde benimle,
Varsa istişâreniz,
Sözü pişir öyle de!..
İşini sağ edesin!
Ağulu aş olsa bile,
Bal ile yağ edesin…
Çevir sahîfeleri,
Daha nice deyişler…
Sekiz Uçmağ’a kadar,
İnişler yükselişler…
Dura dura gidelim..
Biraz sohbet edelim..
Ermeden semt-i yâ’re,
Safâlarla gidelim…
Sohbet Din’in ocağı..
Muhabbet’in kucağı.
Nebîlerin dergâhı
Velîlerin bucağı..
Kur’ân’a bir kulak ver!
Bize neler duyurdu:
“Ve câdil hüm billetî
Hiye ahsen” buyurdu…
Firavn’a Nemrûdlar’a,
Tatlıca söz bulasın!
Göl’e mayayı sal da,
Olaki tutturasın!..
İslâm’ı anlatırken,
Teslim ol! Der gibisin,
İlk celsedeki sırrı,
Sanki verir gibisin!..
“Mefkûre” İslâm’dadır.
Gerçek hayât da onda.
Cehd, cihâd, ictihâd,
Yaşamak ve yaşatmak,
Felâha götüren Hak,
İksîr-i hayât O’nda…
Bütün yollar derbeder,
Oyalanma birâder!..
İslâm ol selâmet bul!
Emin ol yol da bu yol…
İnsan, ey sırr-ı azîm!
Mükerrem kılındın bak!
Ve ey mefhûm-i kadîm!..
Mukaddem kılındın bak!..
Elest’ten koşup geldin,
Bezmimize hoş geldin!
Fırsatı ganîmet bil,
Fıtraten ne hoş geldin!..
Teklîf-i ilâhî var!
Habl-i Metîn’e tutun!..
Mâ’siyet’e küsüver,
Hakk’a yönel büsbütün..
Urûc kavsine tırman,
Hübût’un bestir, şimdi..
Hemen Allah’a dayan,
Zemîn ü zamân şimdi…
Gelişin Hak katından,
Dönüşün de Ona’dır,
Tevhîd’e tapşur özün,
İ’tibâr hep sonadır…
Nefis emmârelikte
Azgın küheylân imiş,
Kapar, teper, çifteler,
İblîsten kemter imiş…
Azıcık yemini kes!.
İyi gemle, palan vur!.
Öğünlerin birin es!.
Levm eder, pişmân olur…
Şimdi nedâmet ile,
Anladı serkeşliğin,
Fehm ü ilhâmât ile,
Bildi çilekeşliğin…
Küheylân bu vehlede
Sanki bir Burak gibi,
Vartalardan ilerû,
Müemmen durak gibi…
Yol ver artık şehsüvâr!
Küheylân seninledir!..
Seni sende buluben,
Canınla teninledir…
Her ikiniz rızâya
Hem rehâya eriniz…
Kûy-i visâl’e kadar,
Safâ ile gidiniz…
Ey mükerrem varlıklar!
Hakkın şâh eserleri!..
Sizleri en güzel’e,
Hakk’a çağırıyouz!..
“En güzel yaşamağa”
Birliğe er diyoruz,
Daha dünyâda iken,
Cennet’e gir diyoruz…
Cehl ile atâletten,
Kurtar sen senliğini!
Kükreyen seller gibi,
Devir bu benliğini…
İlim en büyük rütbe,
Onunla bir silahlan!
Cehl’i tepeleyerek,
Arslanlar gibi şahlan!..
Erenler kapısından,
Mey-i irfân içe gel!
Sağ edip çürüklerin,
Destûr alıp geçe gel!.
Dost ilinin yolunda,
Hizmet’e girelim gel!
Hâdim-i insân olup,
Gel! İnsân olalım gel!
Gel ki, gel de, kan, yıkan!
İksîr-i hayâtımızdan..
Asırlar bir lahzada,
Nasıl yaşanır, inan!
Âsümân baştan başa,
Reşk eder ünvânına!.
Ay, güneş, ebr u felek,
Raks eder devrânına!..
Boğulan iniltiler,
Bak nasıl uyanıyor!
Tutuşan ufuklarda,
Şimşeklerle kanıyor…
Deryâlar cûş’a geldi,
Dalgalar kaynaşıyor!
Kasırgalar, tûfanlar,
Timsahlar, oynaşıyor…
Sahralardan, dağlardan,
Arslanlar kanatlandı!
Filler, gergedanlardan,
Ordular peydahlandı…
Hırka seccâdesini,
Alan yollar’a düştü!.
Kalemle kılıncını,
Sıyıran, dile düştü…
Kâinât’ın serveri,
Nebîlerle duâda..
Erenler katar, katar,
Yetiştiler imdâd’a…
Süleymanlar, Selimler,
Kıt’aları yarıyor!..
Fâtih ve Ulubatlı,
Sancağ’a burç arıyor!..
Müjdeler âşıklar’a..
Zafer Hakk’ı bilende..
Bugünde ve yârında!.
Zafer Hakk’ı bulanda…
İnsân insân olarak,
Kendini bildi gayrı…
İslâm’a sâhip çıkıp,
Gayrıyı sildi gayrı…
Ay battı gün doğuyor!.
Hemence son bulacak!.
Dinlemek ve inlemek,
Zaferle ün bulacak!.

Geçmiyor artık bir an!.
Uyandık uykulardan..
Uykulardan uyandık.
Uykulardan uyandık…
Bundan böyle hayâtı,
İçelim yudum, yudum…
Rızâ-yı Hakk’a kadar,
Gidelim adım, adım…
25 Nisan 1975
İlhan Armutçuoğlu
Manisa
